Kanserlerin yaklaşık %80-90’ı çevresel ve/veya davranış faktörleri
tarafından meydana gelir ve önlenebilme potansiyeli vardır. Kalıtım
yoluyla kanser meydana gelme olasılığı çevresel faktörlere oranla çok
daha azdır.
x-ışınları, uv (ultraviyole-morötesi) ışınları gibi fiziksel ve
bazı ilaçlar, polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kimyasal
faktörlerin yanında virüsler de biyolojik olarak normal karaktere sahip
bir hücre kültürünü transforme ederek kanser oluşturabilirler.
Kimyasal karsinojenler, tümörü ya uygulandığı yerde (örn: cilt)
veya absorbe edildiği yerde (örn: bağırsak) ya da metabolizmanın
durumuna göre karaciğer, böbrek gibi organlarda, bazen de direkt olarak
alakası olmayan bir yerde meydana getirirler. Fakat, karsinojene maruz
kalma kanser oluşturmak için tek başına bir sebep değildir.
Karsinojenler ancak uygun yer ve zamanda kanser oluşturabilirler.
Sayabileceğimiz bazı kimyasal karsinojenler şunlardır:
¨ Hidrokarbonlar: baca temizleyicileri, boya endüstrisinde kullanılan maddeler
¨ Aflatoksin ( küf mantarı tarafından sentezlenir)
¨ Nikel, krom
¨ Sigara (nikotin, tar)
¨ Yiyecek katkıları
¨ Birçok ilaçlar
¨ Parfümlerde kullanılan bazı kimyasallar
Fiziksel faktörlerin, kanserojen kimyasal maddelerin veya onkojenik
(kansere neden olan) virüslerin konak hücre genomu ile etkileşimleri
sonucu hücreler değişmekte ve farklı antijenite kazanmaktadır. Bir
normal hücrenin kontrolden çıkarak hızla bölünmesiyle oluşan kanserli
hücrede birçok anormal doku antijeni belirmektedir. Tümör hücrelerinde
yeni yeni antijenler oluşmakta ve normal antijenlerin kaybına veya
değişikliğine neden olabilmektedir. Erken fötal dönemde, normalde
bulunan protoonkogenlerin ( kansere sebep olabilme potansiyeli olan
gen) farklılaşmasıyla anormal genler oluşmakta ve bunlara selüler
onkogenler adı verilmektedir.
İmmün sistem (bağışıklık sistemi) ve kanser oluşumu arasındaki ilişki
Bağışıklık sistemi yabancı doku antijenlerini kolayca tanıyabilir
ancak, tümör dokusunu organizmadan kolayca atamaz. İnsanda bir saniyede
bir milyara yakın hücre çoğalması olmakta ve somatik olarak bunların
birkaçı, günde yüzlercesi mutasyonla farklı hücreler oluşturmaktadır.
Bu farklı hücrelerin temizlenmesinde hücresel immün cevap mekanizması
rol oynamaktadır. Buna, immün sistemin kansere karşı “immün denetimi”
denmektedir. İmmün sistem, tümör oluşumunu denetlemekte, aynı zamanda
tümör hücresi ve antijenlerine karşı immün cevap çıkarmaktadır.
Hücresel immün cevap baskılandığı zaman kanser oluşumu artmaktadır.
Yenidoğan ve yaşlılık dönemlerinde immün cevap mekanizması
zayıflamaktadır. Yaşlılarda prostat kanseri, çocuklarda nöroblastoma
sık görülmektedir. İmmün sistemi baskılayıcı ilaç kullananlarda tümör
oluşumu riski artmaktadır. İmmün sistem bozukluğu olan hastalarda da
bazı kanser tipleri gelişebilmektedir.